Mukayyet adaklarda yani, zaman, mekan ve niteliklerle kayıtlanmış adaklarda bu kayıtlar bağlayıcı mıdır?
Mukayyet adaklarda yani, zaman, mekan ve niteliklerle kayıtlanmış adaklarda bu kayıtlar bağlayıcı mıdır?
Ziyaretçi
Mukayyet Adaklarda Yani Zaman Mekan Ve Niteliklerle Kayıtlanmış
Mukayyet adaklarda yani, zaman, mekan ve niteliklerle kayıtlanmış adaklar ve niteliklerle kayıtlanmış adaklarda bu kayıtlar bağlayıcı mıdır?
Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Sorular
ADAK VE YEMİN
Cevap Gönder:
Misafir Kullanıcı tarafından yazılan
Herhangi bir şart ve zamana bağlanmayan (mutlak) adaklar, adama anından itibaren gerekli hale gelir ve ilk fırsatta yerine getirilmesi uygun olur. Bir şarta bağlanan adakların da o şartın gerçekleşmesi halinde yerine getirilmesi gerekir. "Şu işim olursa üç gün oruç tutayım." gibi bir şarta bağlanan adak, şart gerçekleşmeden yerine getirilirse geçersizdir; yapılan ibadet nafile sayılır (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 741).
Yerine getirilmesi, gelecek bir zamana bağlanan adaklar zaman kaydına itibar edilmeksizin önceden de yerine getirilebilir. Zira vakti gelmese de adak zimmette vacip olarak sabit olduğu için önceden yapılması, vakti gelince yapılması yerine geçer (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 93).
İmam Muhammed ile Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ise; sadaka gibi mali ibadetlerde bu hüküm doğru olmakla birlikte, namaz, oruç gibi bedeni ibadetler konusunda zaman şartına bağlanmış olan adak, vakti gelmeden yerine getirilmekle zimmetten düşmez. Çünkü bu tür ibadetlerin belli bir vakte tahsisi mümkündür. Dolayısı ile vakit kaydı bağlayıcı olur (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 479-482).
Vakit belirlenmeyen adaklarda ise, kişi bu adağını dilediği zaman yerine getirebilir; yerine getirmeden ölürse sorumlu olur. Ancak kişi ne zaman öleceğini bilmediğinden bu adağını ilk fırsatta gerçekleştirmelidir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 94). Adak bir tür ibadet ve ibadetlerde de ihtiyat esas olduğundan, vakte bağlı adaklarda, vakte riayet edilmesi daha uygun olur.
Adaklarda mekan şartı bağlayıcı değildir. Bir yerle kayıtlanarak yapılan adak başka bir yerde de yerine getirilebilir. Zira adaktan maksat Allah’a yaklaşma isteğidir. Mekanın ise her hangi bir işin kurbet olup olmamasında bir etkisi yoktur (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 93).
Bazı İslam alimleri ise, ibadetlerin çeşitlerine göre farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Bu konudaki görüşler değerlendirildiğinde, sadakalarda mekanla ilgili belirlemelere, namazda ise sadece Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’nın belirlenmesine riayet edilmesi uygun olur. Bunun dışındaki yer belirlemeleri ise, bağlayıcı değildir (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 472; Buhuti, Keşşafü’l-Kına, Beyrut 1402, VI, 283).
Adanan şey kendi cinsi ile yerine getirilmelidir. Mesela şu kadar nafile namaz kılayım diye adakta bulunan bir kimse bunun yerine o sayıda oruç tutsa adağını yerine getirmiş olmaz (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 92). Ancak adadığı bir ibadetin halefi bulunur da kişi o ibadeti yapmaktan aciz olursa, o ibadetin halefini yerine getirir. Mesela oruç tutmayı adayan yaşlı biri, bunu yapamazsa fidye öder.
Maddi bir tasaddukta bulunmayı adayan kimse ise adadığı şeyin kıymetini ödese adak yerine gelmiş olur. Mesela elbise yahut bir hayvanı tasadduk etmeyi adayan kimse bunların kendisini ya da kıymetini tasadduk edebilir (İbn Nüceym, Bahru’r-Raik, VIII, 504).
Sadaka türünden adaklarda sadakanın ciheti/verileceği kimse ile verilecek paranın tayin edilmiş olması bağlayıcı değildir. "Elimdeki şu parayı şu kimeyse vereceğim." diye adakta bulunan kimse, aynı miktardaki başka parayı başka bir fakire verse adak yerine gelmiş olur (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 735; Fetavay-ı Hindiyye, II, 66).
bu yoruma cevap yazıyorsunuz...
Bu Soruya Gelen Cevaplar:
Misafir KullanıcıHerhangi bir şart ve zamana bağlanmayan (mutlak) adaklar, adama anından itibaren gerekli hale gelir ve ilk fırsatta yerine getirilmesi uygun olur. Bir şarta bağlanan adakların da o şartın gerçekleşmesi halinde yerine getirilmesi gerekir. "Şu işim olursa üç gün oruç tutayım." gibi bir şarta bağlanan adak, şart gerçekleşmeden yerine getirilirse geçersizdir; yapılan ibadet nafile sayılır (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 741).
Yerine getirilmesi, gelecek bir zamana bağlanan adaklar zaman kaydına itibar edilmeksizin önceden de yerine getirilebilir. Zira vakti gelmese de adak zimmette vacip olarak sabit olduğu için önceden yapılması, vakti gelince yapılması yerine geçer (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 93).
İmam Muhammed ile Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ise; sadaka gibi mali ibadetlerde bu hüküm doğru olmakla birlikte, namaz, oruç gibi bedeni ibadetler konusunda zaman şartına bağlanmış olan adak, vakti gelmeden yerine getirilmekle zimmetten düşmez. Çünkü bu tür ibadetlerin belli bir vakte tahsisi mümkündür. Dolayısı ile vakit kaydı bağlayıcı olur (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 479-482).
Vakit belirlenmeyen adaklarda ise, kişi bu adağını dilediği zaman yerine getirebilir; yerine getirmeden ölürse sorumlu olur. Ancak kişi ne zaman öleceğini bilmediğinden bu adağını ilk fırsatta gerçekleştirmelidir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 94). Adak bir tür ibadet ve ibadetlerde de ihtiyat esas olduğundan, vakte bağlı adaklarda, vakte riayet edilmesi daha uygun olur.
Adaklarda mekan şartı bağlayıcı değildir. Bir yerle kayıtlanarak yapılan adak başka bir yerde de yerine getirilebilir. Zira adaktan maksat Allah’a yaklaşma isteğidir. Mekanın ise her hangi bir işin kurbet olup olmamasında bir etkisi yoktur (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 93).
Bazı İslam alimleri ise, ibadetlerin çeşitlerine göre farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Bu konudaki görüşler değerlendirildiğinde, sadakalarda mekanla ilgili belirlemelere, namazda ise sadece Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’nın belirlenmesine riayet edilmesi uygun olur. Bunun dışındaki yer belirlemeleri ise, bağlayıcı değildir (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 472; Buhuti, Keşşafü’l-Kına, Beyrut 1402, VI, 283).
Adanan şey kendi cinsi ile yerine getirilmelidir. Mesela şu kadar nafile namaz kılayım diye adakta bulunan bir kimse bunun yerine o sayıda oruç tutsa adağını yerine getirmiş olmaz (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 92). Ancak adadığı bir ibadetin halefi bulunur da kişi o ibadeti yapmaktan aciz olursa, o ibadetin halefini yerine getirir. Mesela oruç tutmayı adayan yaşlı biri, bunu yapamazsa fidye öder.
Maddi bir tasaddukta bulunmayı adayan kimse ise adadığı şeyin kıymetini ödese adak yerine gelmiş olur. Mesela elbise yahut bir hayvanı tasadduk etmeyi adayan kimse bunların kendisini ya da kıymetini tasadduk edebilir (İbn Nüceym, Bahru’r-Raik, VIII, 504).
Sadaka türünden adaklarda sadakanın ciheti/verileceği kimse ile verilecek paranın tayin edilmiş olması bağlayıcı değildir. "Elimdeki şu parayı şu kimeyse vereceğim." diye adakta bulunan kimse, aynı miktardaki başka parayı başka bir fakire verse adak yerine gelmiş olur (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 735; Fetavay-ı Hindiyye, II, 66).
14 Şubat 2015 - 08:05:02
Son Sorular:
2664 Gün 15 Saat 3 dk. önce soruldu
Ceylan Ahıgül sordu
3234 Gün 5 Saat 14 dk. önce soruldu
ece çakır sordu
3264 Gün 19 Saat 56 dk. önce soruldu
Erhan Yiğit sordu
3274 Gün 17 Saat 38 dk. önce soruldu
cansu sordu
3278 Gün 12 Saat 57 dk. önce soruldu
mustafa 224 sordu
3286 Gün 12 Saat 2 dk. önce soruldu
emre sordu
3289 Gün 13 Saat 48 dk. önce soruldu
berkay sordu
3293 Gün 8 Saat 6 dk. önce soruldu
ali sordu
3295 Gün 15 Saat 47 dk. önce soruldu
canan sordu
3295 Gün 22 Saat 17 dk. önce soruldu
Şükrü Kum sordu
3300 Gün 7 Saat 59 dk. önce soruldu
Meltem Akar sordu
3307 Gün 15 Saat 12 dk. önce soruldu
Ali Kurtulmuş sordu
3312 Gün 11 Saat 53 dk. önce soruldu
hakan sordu
3316 Gün 12 Saat 29 dk. önce soruldu
arda sordu
3318 Gün 9 Saat 50 dk. önce soruldu
Kerem sordu